“Bu beni dehşetli bir ihtiyaçtan alıkoymuyor – hadi söyleyeyim – dinden. Sonra gece dışarı çıkıp yıldızları resmediyorum”
-Van Gogh'un kardeşine bir mektubundan
-Van Gogh'un kardeşine bir mektubundan
Şehir yerinde değil,
sıcak gökyüzünde boğulan bir kadın gibi
yükselip kayan karaşın bir ağaç dışında,
Şehir sessiz, kaynıyor gece onbir yıldızla
Ah! yıldızlı yıldızlı gece!
Ben böyle ölmek istiyorum
Hareket halinde. Her biri canlı
Ay bile esniyor turuncu rengiyle
sürmek için çocukları, bir tanrı gibi, gözünden
Yaşlı ve esrarlı bir yılan yıldızları yutuyor
Ah! yıldızlı yıldızlı gece!
Ben böyle ölmek istiyorum:
atılıp kollarına gecenin canavarının
o büyük ejderha tarafından yutularak
hayatımdan kopmak istiyorum, izsiz işaretsiz
ne bir dans
ne bir ağlama.
The Starry Night
That does not keep me from having a terrible need of -- shall I say the word -- religion. Then I go out at night to paint the stars.
-Vincent Van Gogh in a letter to his brother
-Vincent Van Gogh in a letter to his brother
The town does not exist
except where one black-haired tree slips
up like a drowned woman into the hot sky.
The town is silent. The night boils with eleven stars.
Oh starry starry night! This is how
I want to die.
It moves. They are all alive.
Even the moon bulges in its orange irons
to push children, like a god, from its eye.
The old unseen serpent swallows up the stars.
Oh starry starry night! This is how
I want to die:
into that rushing beast of the night,
sucked up by that great dragon, to split
from my life with no flag,
no belly,
no cry.